Muris Muvazaası Yargıtay Kararı - Gerçek Amacın Mal Kaçırma Olmaması

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Esas No: 2018/3637

Karar No: 2018/13176

Karar Tarihi: 04-10-2018

 

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil davası, mirastan mal kaçırma amacı olup olmadığı


ÖZET: Her iki mirasbırakanın da yaşlı oldukları, mirasbırakan ...’ün kanser hastası, mirasbırakan ...’in de felç olduğu, davalının, mirasbırakanlarına uzun süre yanında baktığı, hatta çekişme konusu ev harabe halde iken davalının tamir ettirip iyi ve yaşanılır bir duruma getirdiği anlaşıldığına göre, mirasbırakanların davalıya yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak gerçek amaç ve iradelerinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği açıktır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.


(4721 S. K. m. 511, 706) (6098 S. K. m. 19, 237) (818 S. K. m. 18, 213) (2644 S. K. m. 26) (YİBK. 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.)
 
Dava: Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece asıl davanın husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davacı vekili tarafından, karar ve tavzih kararı asıl ve birleştirilen davada davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
 
Karar: Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
 
Asıl davada davacı ..., mirasbırakanları ... ve ...’ün müştereken malik oldukları 2689 parsel sayılı taşınmazı diğer kızları davalı ...’na 09/07/2004 tarihinde satış suretiyle muvazaalı olarak temlik ettiklerini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
 
Birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanların 25/01/1994 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetname ile anneleri ...’i mirastan ıskat ettiklerini, söz konusu vasiyetnamenin ... 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/803 esas sayılı dosyasında açılıp okunduğunu, anneleri ...’in süresi içinde vasiyetnamenin iptali için dava açmadığını ve ıskatın kesinleşmesiyle TMK 511. maddesine göre yasal mirasçı olduklarını, mirasbırakanların çekişme konusu 2689 parsel sayılı taşınmazı davalıya satış göstermek suretiyle temlik ettiklerini, asıl amacın ıskat ettikleri kızları ...’den ve onun çocukları olarak kendilerinden mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
 
Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., mirasbırakan anne ve babasına bakacak kimse olmadığından ölünceye kadar bakmak kaydıyla, mirasbırakanlarının, intifa hakkını üzerlerinde bırakarak çekişme konusu taşınmazın çıplak mülkiyetini kendisine temlik ettiklerini, mirasbırakanların ölümü ile taşınmazın tam mülkiyetine sahip olduğunu, asıl davada davacı ...’in gayrı ahlaki işlerle uğraşması nedeniyle mirasbırakanların yasal koşullara uygun olarak davacı ...’i mirastan ıskat ettiklerini, mirasbırakanların son zamanlarında hep hastalıklarla yaşadıklarını ve onlara baktığını, çekişme konusu 
        
    
taşınmazın ölünceye kadar bakma karşılığında kendisine devredildiğini, temlikin bedel karşılığında yapıldığını zira bu bedelin illa ki para olması gerekmediğini, taşınmazda tadilat yaptırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
 
Mahkemece; asıl davada davacı ...’in, ıskat nedeniyle mirasçılık sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davasının husumet yokluğundan reddine, birleştirilen davanın ise iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle kabulüne ve çekişme konusu taşınmazın ½ payının iptali ile birleştirilen davada davacılar adına veraset ilamındaki payları oranında tesciline karar verilmiş, 31/12/2014 tarihli tavzih kararı ile hükmün 1-b-2. bendi düzeltilerek çekişme konusu taşınmazın ½ payının iptali ile birleştirilen davada davacılar adlarına 1/6’şar paylarla tesciline şeklinde düzeltme yapılmış; karar, asıl davanın davacısı ... vekilince, karar ve tavzih kararı ise asıl ve birleştirilen davanın davalısı ... tarafından temyiz edilmiştir.
 
Asıl davanın davacısı ...’in vekili Av. ..., yargılama sırasında 29/11/2012 tarihinde vekillikten çekilmiş, çekilme dilekçesi davacı asile 16/01/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, çekilmeden sonra yargılamaya ve duruşmalara bizzat davacı ... katılmış, mahkemece 16/12/2014 tarihinde karar verilmiş, gerekçeli karar yetkisiz vekil Av. ...’ye tebliğe çıkarılmış, Av. ... tarafından asıl dava bakımından davacıyı temsilen bir temyiz dilekçesi verilmiş ise de, Dairenin geri çevirme kararı ile Av. ...’nin davacı ... tarafından yeniden vekil tayin edildiğine dair vekaletname var ise temini, aksi halde gerekçeli kararın, tavzih kararının ve davalı yanın temyiz dilekçesinin davacı ...’e tebliği istenilmiş; ancak herhangi bir vekaletname ibraz edilmediği gibi usulüne uygun tebliğe rağmen davacı ... temyize gelmemiştir.
 
Dolayısıyla, asıl dava bakımından davacı ...’in bir temyizi bulunmamaktadır.
 
Asıl ve birleştirilen davada davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
 
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
 
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
 
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
 
Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir.
 
Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakının gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
 
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1938 doğumlu mirasbırakan ... ...’in 10/05/2010 tarihinde, 1931 doğumlu mirasbırakan ... ...’in ise 12/02/2011 tarihinde ölümleri üzerine asıl davada davacı kızları ... ile asıl ve birleştirilen davada davalı kızları ...’nın mirasçı kaldıkları, mirasbırakanların noterde düzenleme şeklinde yapılan 25/01/1994 tarihli vasiyetname ile davacı kızları ...’i gayrı meşru bir hayat sürdüğü ve anne-baba olarak kendilerini üzdüğü, ailesine karşı görevlerini yerine getirmediği gerekçesiyle mirastan ıskat ettikleri, aynı vasiyetname içeriğinde mirasın ½ payını davalı kızları ..., ½ payını da ıskat ettikleri kızları ...’in çocukları olan birleştirilen davada davacılar ..., ... ve ...’e bıraktıkları, söz konusu vasiyetnamenin mirasbırakan ... yönünden 03/02/2011 tarihinde açılmasına karar verildiği, çekişme konusu 2689 parsel sayılı 398 m2 miktarlı bahçeli kargir ev vasıflı taşınmazın 1/2’şer paylarla mirasbırakan ... ve ... adlarına kayıtlı iken her ikisinin de intifa hakkını üzerlerinde bırakarak paylarını davalı kızları ...’ya 09/07/2004 tarihinde satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
 
O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, her iki mirasbırakanın da yaşlı oldukları, mirasbırakan ...’ün kanser hastası, mirasbırakan ...’in de felç olduğu, davalının, mirasbırakanlarına uzun süre yanında baktığı, hatta çekişme konusu ev harabe halde iken davalının tamir ettirip iyi ve yaşanılır bir duruma getirdiği anlaşıldığına göre, mirasbırakanların davalıya yapmış olduğu temliklerle ilgili olarak gerçek amaç ve iradelerinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği açıktır.
 
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
 
Asıl ve birleştirilen davada davalının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

 

 

Mirastan mal kaçırma avukat, miras avukatı, muris muvazaası yargıtay kararı, mal kaçırma amacının olmaması