Sözleşmelerin Uyarlanması - Emprevizyon

SÖZLEŞMELERİN UYARLANMASI

 

Sözleşmeler iki tarafın karşılıklı vaatte bulundukları ve geleceğe yönelik bu vaatleri birbirlerine taahhüt ettikleri hukuki metinler olarak karşımıza çıkmaktadır. İşbu sözleşmelerde yer alan taahhütlerin yerine getirilmesinde bazen beklenmedik yani tarafların sözleşme akdederken ön göremedikleri bir takım olaylar meydana gelebilir. Örneğin sel, salgın, deprem, savaş, kıtlık, olağanüstü hal, ağır ekonomik kriz gibi olgular sözleşmenin taraflarının dengelerini bozabilir ve sözleşmeyi yerine getirmek artık taraflardan beklenemeyecek bir hal alır. İşte bu durumu göz önüne alan kanun koyucu tarafından hukuk sistemimize katılan Fransız temelli emprevizyon ve Alman Hukuku temelli uyarlama terminolojisi gündeme gelecektir. Bu yazımızda Türk hukuk sisteminde sözleşmelerin uyarlanması konusunu ele almaktayız.

 

 

TBK 138:  III. Aşırı ifa güçlüğü

 

“Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. “

 

Türk Borçlar Kanunu, Madde 138’de “aşırı ifa güçlüğü” başlığı altında düzenlenen bu hükümle tüm sözleşme temelli ilişkilerde “edimler arası aşırı dengesizlik” olgusunun söz konusu olması durumunda durum maddenin diğer şartlarına da haiz ise tarafların hakime başvurarak sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde dönme hakkına sahip olunduğu şeklinde düzenlenme yapılmıştır.

Son günlerde ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan ve çeşitli idari önlemler alınmasına neden olan ani ve öngörülemez şekilde gelişen corona virüs salgın hastalığı mağaza ve dükkanların kapatılmasına işyerlerinin tatil edilmesine, işçilerin işten çıkartılmasına vb. piyasalar üzerinde kökten değişikliklere neden olmuştur.

Sözleşmeler Hukukunda asıl olan ahde vefa ilkesidir. Ancak istisnai olarak hakkaniyet prensibi çerçevesinde edimler arası dengenin işbu koşullar altında katlanılamaz derecede bozulduğu ve bir taraftan ifanın beklenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı, işlem temelinin çöktüğü durumlar söz konusu olabilir.

Bu durumda tüm sözleşme türleri için TBK Madde 138’de anılan düzenleme yapılmıştır. Ancak hemen burada belirtmek gerekir ki Eser Sözleşmeleri söz konusu olduğunda TBK 480/2 Eser Sözleşmeleri için özel hüküm niteliğinde olduğundan öncelikli olarak uygulama alanı bulacaktır. Sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması yoluna gidilmeden önce TBK 138’in uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Öncelikle somut olaya ilişkin veriler ile birlikte maddenin lafzı ve ruhundan kaynaklanan şartları göz önünde bulundurulmalı ve konuya ilişkin doktrin görüşlerinin yanı sıra Yargıtay kararları ışığında değerlendirme yapılmalıdır.

 

TBK 138’in getirdiği istisna üzerine bir sözleşmenin uyarlanabilmesi için;

 

1. Sözleşme yapıldıktan sonra ortaya çıkan, olağanüstü bir durumun varlığı,

2. Uyarlama talebi olan tarafın sözleşmeyi yaparken olağanüstü durumu öngörmemiş olması ve öngörmesinin beklenmemesi,

3. Uyarlama hakkından feragat edilmemiş olması,

4. Uyarlama isteyen tarafın uyarlamaya konu borcunu ifa etmemiş yahut ihtirazi kayıt ile ifa etmiş olması.(İhtirazi kayıt ile ifa edilmiş borç için de uyarlama talep edilemeyeceği yönünde görüşler doktrinde savunulmaktadır.)

5. Borçlunun aşırı ifa güçlüğüne düşmüş olması,

6. Borcun ifasının beklenmesinin ve ahde vefa ilkesine öncelik tanınmasının somut olayda MK 2’ ye aykırılık teşkil edecek olması, gerekmektedir.

 

Kanuna göre Uyarlama Talep Edilebilmesinin Yukarıda Yer Alan Şartlarını İncelemek Gerekirse;

 

1.SÖZLEŞME YAPILDIKTAN SONRA ORTAYA ÇIKAN, OLAĞANÜSTÜ BİR DURUMUN VARLIĞI,

 

Olağanüstü durum, günümüzde Fransız Hukuku kökenli emprevizyon görüşünden ziyade Alman Hukuku temelli işlem temelinin çökmesi görüşüne ağırlık verme eğiliminde olduğu için önceden yalnızca geniş kitleleri etkileyen (ülke çapında, dünya çapında) kriz, deprem, sel, küresel salgın vb. felaketlerin gerçekleşmiş bulunması uyarlamanın şartı iken artık daha küçük çapta bir olağanüstü durumun ( işyerinin, evin bulunduğu mahallenin yanması, karantina uygulaması, satış yasağı vb. ) gerçekleşmiş bulunması da uyarlama talebinin kapsamı içerisinde kabul edilebilmektedir.

Sözleşme yapıldıktan "ÖNCE"  ortaya çıkan benzeri durumlarda Uyarlama (TBK 138)’den değil şartları yerine gelmişse Hata (TBK 32) ‘den söz edilebilir.

Yani sözleşmenin kurulmasından ya da kurulmuş sayılmasından sonra ortaya çıkan bir olağanüstü durum bulunmalıdır. 

 

2.UYARLAMA TALEBİ OLAN TARAFIN SÖZLEŞMEYİ YAPARKEN OLAĞANÜSTÜ DURUMU ÖNGÖRMEMİŞ OLMASI VE ÖNGÖRMESİNİN BEKLENMEMESİ,

 

İşbu küresel salgının dünya ve ülkemiz açısından olası sonuçlarını Tacir sıfatına haiz kişilerin dahi öngörmesi beklenemez. Bu sebeple kanunun aradığı işbu şartta Corona ( Korona ) Virüs salgını nedeniyle sözleşmelere uygulanmasında mevcuttur.

 

3.UYARLAMA HAKKINDAN FERAGAT EDİLMEMİŞ OLMASI,

 

Uyarlama hakkından feragat edilmiş ise artık uyarlama talep etmeniz mümkün olmamakla birlikte tacir olmayanlar için Genel İşlem Koşulları (TBK 20vd.) denetimi (ve TMK Madde 23) gözetilmeden salt feragatin varlığı sebebiyle uyarlama talebinin söz konusu olmayacağına kanaat getirilmemeli öncelikle bu denetimler düşünülmelidir.

 

4.UYARLAMA İSTEYEN TARAFIN UYARLAMAYA KONU BORCUNU İFA ETMEMİŞ YAHUT İHTİRAZİ KAYIT İLE İFA ETMİŞ OLMASI.

 

Borçlu borcunu ifa etmemiş yahut ihtirazi kayıt ile ifa etmiş olmalıdır. İhtirazi kayıt olmadan ifa edilmiş edimlere ilişkin uyarlama davası açılamayacağı maddenin açık hükmünden anlaşılmaktadır.

 

5.BORÇLUNUN AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜNE DÜŞMÜŞ OLMASI,

 

Uyarlama talebinde bulunulması için yalnızca edimler arası dengenin bozulmuş olması yetmemekte ek olarak borçlunun aşırı ifa güçlüğü çekiyor olması da gerekmektedir.

 

6.BORCUN İFASININ BEKLENMESİNİN VE AHDE VEFA İLKESİNE ÖNCELİK TANINMASININ SOMUT OLAYDA MK 2’ YE AYKIRILIK TEŞKİL EDECEK OLMASI, GEREKMEKTEDİR.

 

SONUÇ

Yukarıdaki şartları taşıyan sözleşme tarafı hakime uyarlama talebiyle başvurabilir.

Ancak tekrardan unutulmamalıdır ki eser sözleşmelerinde TBK 480/2 özel hüküm olduğundan öncelikle değerlendirilmelidir.

Kira ilişkisinden kaynaklı davalarda ise miktara bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemeleri’nde görüldüğü için görevli mahkeme Sulh Hukuk’tur.

Hakim sözleşmeyi kendi başına fesh edemez veya dönemez uyarlama talep edenin talebi yerinde görülür fakat sözleşmenin uyarlanması mümkün olmaz ise talep eden sözleşmeden dönebilir yahut fesh edebilir.

Kısa süreli kira sözleşmeleri için Yargıtay içtihatları uyarınca uyarlama talep edilmesi öngörebilirlik şartı açısından tavsiye olunmamakla birlikte süresiz kira sözleşmelerinde de uyarlama davası açılması yerine fesih hakkı kullanılması daha uygun olacaktır.

 

Web sitemizde yer alan bu ve benzeri bilgiler öneri, tavsiye veya hukuki mütalaa değildir. Yazarımız veya büromuz bu sitede yer alan çözümlere, bilgilere, metinlere veya yayınlara dayanılmasından, kullanılmasından hareketle zarara uğranmasından dolayı sorumluluk kabul etmez. Bu yazının tüm fikri sinai hakları Av. Mehmet Serhat Tercan'a aittir. İzin alınmadan kullanılamaz ve kopyalanamaz.

Av.Mehmet Serhat Tercan

 

 

Sözleşmelerin uyarlanması, emprevizyon, işlem temelinin çökmesi, uyarlama davası, sözleşmelerin uyarlanması nedir?, Sözleşme uyarlama avukat