Mirastan Mal Kaçırma - Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal

 

 

Muris Muvazaası - Mirastan Mal Kaçırma Nedir?

Muvazaa yani danışıklılık işlemin tarafı olan kişilerin 3. kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerini gizleyerek görünürde bir işlem meydana getirmesi şeklinde önümüze çıkmaktadır. Aslında yapılan ve görünüşte olan bu işlem gerçekte yapılan işlemle birbirine uymamaktadır. Muvazaa hukukta çeşitli şekillerde ortaya çıkabildiği gibi mirasta muris muvazaası olarak sıklıkla karşılaşılmakta ve miras bırakan tarafından ölümünden önce miras hakkından mahrum kılmak istediği mirasçılarını mirasından saf dışı bırakmak amacıyla kullanılmaktadır. Teorik olarak yalnızca muvazaa tapu sicilinin düzeltilmesi için yeterli iken içtihatlar çerçevesinde bugün mirastan mal kaçırma saiki ile hareket edilmesi gerektiğinin de aranmakta olduğunu görmekteyiz.

 

Mirastan Mal Kaçırmaya Örnek:

Dört çocuğu olan bir miras bırakan hayattayken bir çocuğuna işyerlerinden birini tapuda satış yolu ile hiçbir ihtiyacı da olmaksızın devretmiştir. Amacı diğer çocuklarına oranla bu çocuğunun mirastan daha çok mal kazanabilmesi olan miras bırakanın bu tasarrufu diğer şartları da taşıması halinde tipik bir mal kaçırma teşkil edecektir. Nitekim burada asıl işlem bağış olmakla ancak tapuda satış gösterilmek suretiyle işlem tesis edilmiştir. Bağış işlemi de şekle aykırılıktan kesin hükümsüz olacak olup tapu sicilinin düzeltilmesi icap edecektir.

Bu durumda gündeme miras payından tamamen veya kısmen mahrum bırakılan mirasçının, muris muvazaası nedeniyle tapu sicilinin düzeltilmesi yani tapu iptal ve tescil davası açarak hukuka aykırı olarak mahrum bırakıldığı miras hakkına kavuşması sağlanmalıdır.

Ülkemizde özellikle bazı yörelerde kız çocuklarının miras payından mahrum bırakılması amacıyla muris tarafından vefatından önce bir kısım malların ve özellikle taşınmaz malların erkek çocuklara satış yoluyla devredilmesi, murisin küs olduğu mirasçının şartları oluşmadan mirastan ıskat edilmesi amacıyla kanuna karşı hile yapılması gibi amaçlarla muris tarafından sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Bu durumla karşı karşıya kalan mirasçıların hukuken kendilerine tanınmış olan miras haklarına kavuşması ise zaruretten öte bir ihtiyaçtır.

 

Muris Muvazaası- Mirastan Mal Kaçırma 

Davasını Kimler Açabilir?

Muris muvazaası davasını mirastan kısmen yahut tamamen mahrum kalan ve kanun aradığı şartlar dahilinde bir mal kaçırma olgusunun mevcut bulunduğu durumlarda murisin mirasçıları açabilirler. 

 

Mirasçılar Mirastan Mal Kaçırma Davasını hep birlikte mi açmalıdır?

Miras hukuku tekniği bakımından her ne kadar davanın mirasçılar tarafından hep birlikte açılması gerekse de muris muvazaası davasında yıllar süren uygulama gereği mirasçılardan her biri tek başına kendi payı oranında mirastan mal kaçırma yani muris muvazaası davası açabilirler.

 

Mirastan mal kaçırma davası kime karşı açılır?

Bu hususta en çok yanılınan durum davanın murise yahut terekeye karşı açılmasıdır. Ancak bu davanın davalısı lehine kazandırma yapılan (tapuda devir alan) diğer mirasçıdır. Mirasçı olmayanlara yönelik ise mirastan mal kaçırma davası açılamaz.

 

Muris Muvazaası Davası Araç veya Para İçin Açılabilir mi?

Muris muvazaası davası nakdi ödemeler ve mal kaçırmalar, hisse senetleri vb taşınır mallara yönelik açılamaz. İşbu dava dayanağını tapu siciline yapılmış olan yolsuz tescilden almaktadır. Bu nedenle ancak tapuda yahut sicilde devri kabil olan taşınmaz mallara yönelik açılabilir. Teorik olarak kurucu tescille yapılan kazandırmalarda yine gündeme gelebileceği düşünülmekte ise de içtihatlar tapu olgusunu aramaktadır.

 

Mirastan Mal Kaçırma Durumunda Yalnızca Muris Muvazaası Mı Açılabilir?

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal davası miras haklarından yoksun bırakılan kişilerin miras haklarına kavuşması için öngörülmüş olan davalardan yalnızca bir dava türüdür. Bu konuda doğru teşhis ve doğru yöntemle uyuşmazlığı tedavi etmek çok büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle alanında uzman bir miras avukatı ile konunun takibi önemlidir. Bazen aynı anda muris muvazaasının yanında tenkis, denkleştirme vb. miras nedenli davalar ikame edilebilir.

 

Muris Muvazaası Mirastan Mal Kaçırma Davasında Nelere Dikkat Edilir?

  Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında özellikle dikkat edilecek hususlar şöyle sıralanır;

 

  • Miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,

Miras bırakanın mirastan mal kaçırmak amacını gütmediği, parasal bir ihtiyacının bulunduğu, mal satmasını gerektirecek bir olgunun bulunduğu, hasta ve yaşlı olması nedeniyle bakım giderleri gibi ekonomik ihtiyaçlarının bulunması, adil bir paylaşım amacıyla mallarını devretmiş olması gibi nedenler başta olmak üzere somut olayın özelliklerine göre araştırılması gereken bu olgu muris muvazaasının varlığını, mal kaçırma olgusunun bulunup bulunmadığını yargılama esnasında ortaya koyulmasını gerektiren şartlardan biri olarak yer almaktadır.

  • Davalı yanın alım gücünün olup olmadığı,

Mal kaçırma olgusunun ispatı için lehine tasarrufta bulunulan mirasçının ekonomik durumunun taşınmazı almaya yetip yetmediğinin araştırılması ve bu hususta delillerin ikame edilmesi gerekmektedir. Zira alım gücü olmayan birine bağış yapılmış olması olasılığı hayatın olağan akışı delili ile birlikte bir ispat vasıtası olmaktadır.

  • Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,

Bu farkın yüksek olması yine muvazaanın varlığına işaret edecektir. Ancak bu olgu tek başına muvazaanın ve mal kaçırmanın varlığını ispata elverişli görülmemektedir.

  • Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki

Taraflar arasındaki beşeri ilişkinin mirastan mal kaçırmaya sebebiyet verebilecek doneler içermesi halinde bu vakıalarda muvazaayı destekleyici rol oynayabilmektedir. Örneğin ailesini terk etmiş bir evlada karşı mal bırakılmak istenmeyebilir.

  • Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,

Bazı bölgelerde kız çocuklarına kıyı yerler erkekler çocuklarına ise tarıma elverişli yerler bırakılması tercih edilir. Bazı yörelerde kız çocuklarına miras hakkı tanınmaz. Bazı kültürel davranış şekilleri de murisin amacını aydınlatmakta rol oynayabilmektedir. Bu hali ile destekleyici bir rol oynayan gelenek ve görenekler mutlaka araştırılmalıdır.

  • Toplumsal eğilimleri,
  • Olayların olağan akışı.

gibi olguların dava sürecinde tartışılması ve açıkça ortaya konulması gerekmektedir.

 

Zira bu hususların belirlenmesi murisin bir iç sorunu olan iradesi ve amacını gizlemesinin tespitinde yol gösterici nitelikte olacaktır. Muris muvazaasından söz edebilmek için taşınmazını devreden murisin gerçek iradesinin bağış ve diğer mirasçılarını miras hakkından yoksun kılmak olması gerekmektedir. Mirastan mal kaçırma amacı taşımayan işlemler her ne kadar muvaza teşkil etseler dahi yargıtay uygulamasında zaman zaman kabul görmemektedir.

 

Muris Muvazaasında Yetkili Mahkeme Neresidir?

Muris muvazaası nedeniyle açılacak tapu sicilinin düzeltilmesi, uygulamada ki adıyla tapu iptal tescil davalarında yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Mal kaçırma nedeniyle açılacak olan muris muvazaası davalarının ölenin yerleşim yerinde açılacağı düşünülebilmektedir ancak yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. 

 

Muris Muvazaasında Zamanaşımı Ne Kadardır?

Önemle belirtilmelidir ki muris muvazaası davalarında zamanaşımı öngörülmemektedir ancak durum ve koşullar gözetilmelidir. Bu davalarda zamanaşımı bulunmamaktadır.

 

Mirastan Mal Kaçırma Davası Kazanıldığında Ne Olur?

Mirastan mal kaçırma davası kazanıldığında tapu sicilinde düzeltmeye gidilmektedir. Mirastan mal kaçırmanın ispatlanması halinde muvazaanın varlığı ispatlanmış olacak ve yolsuz olarak yapılmış tescil bozulacaktır. Dava dilekçesinde tapunun iptali ve davacı payı oranında davacı adına tescili talep edilmiş olması gerekmektedir ki mahkemece yapılacak olan tespite karşın bir eda hükmü de kurulabilsin ve mevcut tapu kaydı iptal edilerek davacı adına payı oranında tescil sağlanabilsin.

 

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Nelere Dikkat Edilmelidir?

Mirastan mal kaçırma davalarında en önemli etmenlerden biri tanık beyanlarıdır. Zira tanık beyanları ile murisin iç dünyasının aydınlatılması saikine ulaşılması ve gerçekleştirilen işlemin mal kaçırma amacı taşıyıp taşımadığının anlaşılması açısından büyük önem arz etmektedir. Tanık beyanları yanısıra yörenin eğilimlerine ilişkin araştırma yapılmalı ve bu hususlar ifade edilmelidir. Murisin sağlık durumu, mal varlığı durumu, sosyal yaşantısının dahi önem arz ettiği bu dava türünde her satış işleminin mirastan mal kaçırma olarak adlandırılması yanıltıcı olacaktır. Bu nedenle dava açılmadan önce detaylı bir araştırma yapılması satış senedinin incelenmesi gerçek değer ile satış değerinin farkının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu gibi ince detaylar davanın seyrini olumlu yahut olumsuz sonuçlanmasını etkileyecek önemli etmenlerdendir.

 

Bağış yoluyla yapılmış bir mal kaçırma halinde ne yapılabilir?

Mirastan mal kaçırma davası olarak adlandırılan dava türü muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil davasıdır. Bu davanın açılabilmesi için teknik olarak tapuda bir satış işlemi yapılmış olması gerekmektedir. Bu nedenle bağış olarak yapılmış bir devrin mirastan mal kaçırma davasına konu edilmesi mümkün değildir. Bu gibi hallerde tenkis veya denkleştirme davaları söz konusu olmaktadır. Yani örneğin baba oğluna tapuda bağış olarak devretmiş olduğu bir taşınmaza karşı muris muvazaası nedeniyle tapu iptal davası açılamayacaktır. Bu halde şartları oluştu ise tenksi yahut denkleştirme talepleri ile ayrı bir dava türü olan miras davalarının ikame edilmesi gerekmektedir. 

 

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Tapuyu Alan Mirasçı Tapuyu Bir Başkasına Kaçırmışsa Ne Olur?

Bu halde bir üçüncü kişiye devredilmiş olan tapunun kime devredildiği önem arz etmektedir. Eğer yeni alıcı TMK 1023'ten yararlanabiliyorsa bu halde artık tapu tescili mümkün değil fakat tazminat söz konusu olacaktır. Ancak TMK 1023'ten yararlanamayacak bir kişi ise bu halde tapu iptal davasının üçüncü kişiyede yöneltilmesi gerekmektedir. Davaların terditli şekilde açılması büyük önem arz etmektedir.

 

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Tapuya Şerh/Tedbir Konulur mu?

Mirastan mal kaçırma davasında mutlaka tedbir talep edilmelidir. Bu tedbirin şerh şeklinde istenmesi hukuki olmakla beraber uygulamada doğrudan tedbir şeklinde kararlar verilmektedir. Verilen kararlara karşı itiraz edilebilir. Tedbir talebi olmaksızın ikame edilecek davalarda dava sonunda davacı hakkına kavuşamama tehlikesi altındadır. Zira uygulamada çoğunlukla tedbir kararı verildiğini gözlemlemekteyiz.

 

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Anlaşma Yapılabilir mi?

Mirastan mal kaçırma davası tüm davalarda olduğu gibi sulh ile neticelenebilmektedir. Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki mirastan kaçırılan mala ilişkin taraflar adi yazılı bir miras taksim sözleşmesi akdedemezler. Zira kaçırılmış taşınmazın terekeye ait olup olmadığı belirsizdir. Hukuk tekniği bakımından adi yazılı bir miras taksim sözleşmesi yapılabilecek olarak görüş verilebilecek olsa dahi uygulamada bu sözleşmede yer alacak edimi ifa ettirmek çeşitli zorluklara sebebiyet verecektir. Nitekim yolsuz tescile ilişkin bir tespit bulunmadığı gibi tapu müdürlüklerinde bu sözleşmenin ifasını sağlamak neredeyse imkansız olacaktır. Yeni davalara sebebiyet verebilecek olan bu türde anlaşmalardan mümkün mertebe uzak durmak ve hukuki danışmanlık ile işlem yapmak en sağlıklı yol olacaktır. 

 

Mirastan Mal Kaçırdığını Mesajla Kabul Eden Mirasçıya Karşı Ne Yapılabilir?

Mesaj kayıtlarının delil niteliği tam ve net olarak bir yargı birliğine ulaşmış değildir. Ancak mirastan mal kaçırıldığını kabul eden mirasçıya karşı her türlü hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmiş delil kullanılabilir. Tanık dinletilebilir ve mesaj kayıtları delil olarak dosyaya sunulabilir. Mirastan mal kaçırma davasında davalının beyan ve davranışları da önem arz etmekte olduğundan tek başına ispata yarayacak bir delil olarak düşünülemese de destekleyici nitelikte olacaktır.

 

Mirastan Mal Kaçırma Davalarının Hukuki Temeli Nedir?

Mirastan mal kaçırma davalarının hukuksal adı muris muvazaası nedeniyle tapu sicilinin düzeltilmesi davasıdır. Vakıanın hukuksal analizinde bir miras bırakan ve bir mirasçı yer almaktadır. Miras bırakanın malvarlığında yer alan bir tapulu taşınmazı diğer mirasçılarının miras haklarını zedelemek amacı güderek mirasçısına satış yolu ile devretmesi fakat bu satış karşılığında herhangi bir gerçek değere tekabül eden ödeme de almış olması gerekmektedir. İşbu hali ile bu davranışın yargı içtihatları ile cezalandırılması amaçlanmakta ve kanuna karşı hile de teşkil eden bu işlem muvazaa temeline dayalı olarak geçersiz kabul edilmektedir. Aslında işlem zaten geçersizdir ve geçersiz bir işleme dayalı tapu kaydıda yolsuzdur. Muris muvazaası davası bir yönü ile aslında bir geçersizlik tespiti davasıdır. Gerçeğe aykırı yani yolsuz olarak yer alan tapu kaydının düzeltilmesi talebi ile ikame edilen mirastan mal kaçırma davasının tam bir eda davası olup olmadığı da bu yönü ile tartışmalıdır. Taraflar burada asıl amaçları bağış olmasına rağmen dışarıya verilen görüntüde satış yapmışlardır. Yapılan satış işlemi muvazaa nedeniyle geçersizdir. Peki bağış işlemi ve bağış iradesi niçin ayakta tutulamıyor sorusuna verilecek cevap ise bağış işlemi de doğru şekilde yapılmadığından geçersiz olduğundan tapu kaydının murise geri dönmesi gerekmektedir. 

 

Mirastan Mal Kaçırma Davasında Tapu Miras Bırakana mı Geri Dönmektedir?

Bu konuda uygulamada davacıya miras hissesi oranında tapu tescili sağlanmaktadır. Ancak işin teorik kısmı gereği aslında tapunun terekeye dönmesi gerekmektedir. Zira taşınmaza yönelik önceden bir vasiyetname tanzim edilmiş olabilir.  Bu vasiyetname işlemin geçersizliğinin tespiti ile ayağa kalkacaktır. Ancak uygulamada bu yönler dikkate alınmaksızın doğrudan davacıya tescil kararı verilmektedir.

 

 

Mirastan Mal Kaçırmaya İlişkin Yargı Kararları

 

ŞİRKET PAYININ MAL KAÇIRMA AMACIYLA DEVRİ HALİNDE MURİS MUVAAZASI DEĞİL GENEL MUVAZAA HÜKÜMLERİNİN UYGULANACAĞINA İLİŞKİN BAM KARARI

 

İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

Esas:2022-3302 Karar:2024-246 Karar Tarihi:27.02.2024

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ: 27/05/2022

NUMARASI: 2022/476 Esas 2022/392 Karar

DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil

KARAR TARİHİ:  28/02/2024

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 27/05/2022 tarih  2022/476 Esas  2022/392 Karar  nolu kararı karşı, istinaf  yoluna  başvurulmuş ve  dosya  istinaf  incelemesi  yapılmak üzere dairemize  gönderilmiş olup  dosya heyetçe  incelendi;

I.DAVA:

avacı vekili özetle;  muris ...'nin, davacı ve davalının annesi olup 14.12.2020 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefatından sonra ekte sunulan 05.01.2021 tarihli Aydın 3. Noterliğinin 114 yevmiye nolu mirasçılık belgesinden anlaşılacağı üzere davacı ile birlikte davalı ve babaları olan ...'nin mirasçı olduğunun tespit edildiğini, veraset ilamında belirtildiği üzere murisin terekesinin 8 pay kabul edilerek, 3 payının davacı ..., 3 payının davalı ..., 2 payının ise dava dışı ...'ye ait olduğunu, murisin sağlığında 22.10.1996 tarihinde eşi ... ile birlikte 1/2 hissedar olarak Aydın Ticaret Sicil Memurluğuna kayıtlı olan ...ni kurduğunu, şirketin kuruluş sermayesinin 3.000.000.000-TL olduğunu ve murisin 1/2 hissedar olması nedeniyle 1.500.000.000-TL sermaye koyduğunu, şirketin kurulmasından kısa bir süre sonra 2000 yılında muris ...'nin 1.500.000.000-TL sermaye karşılığı 60 payını (1/2 hissesini) oğlu 1975 doğumlu olan ...'ye bedelsiz olarak devrettiğini, murisin hissesini satma konusunda herhangi bir ihtiyacı bulunmadığını, şirket hissesinin satışının yapıldığı 2000 yılı itibarıyla her hangi bir şekilde paraya ihtiyacı bulunmadığını, muris, şirket hisseninin davalıya devrini gerçekleştiğinde 66 yaşında olduğunu, yaşı ve malvarlığı itibariyle maddi durumu oldukça yerinde olduğunu, öncelikli olarak davalının 1/2 hissedar olduğu ... Şirket'nin hisse devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere muris'in 1/2 hissedarlığına karşılık gelen 1.500.000-TL sermayeli 60 adet hissenin  davacının miras payı oranında olmak üzere davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 27/05/2022 tarih  2022/476 Esas  2022/392 Karar  nolu  ilamı ile; " Açılan davada HMK'nun  114/1-c  maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK'nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine" karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF:

A. İstinaf yoluna başvuranlar:

İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.

B. İstinaf Sebepleri:

Davalı ; davacı tarafın iddiası, muris muvazaası olduğunu, davacı taraf, dava dilekçesinin tamamında ve ayrıca istinaf dilekçesinde de davasının muris muvazaası iddiasına dayalı iptal davası olduğunu beyan ve kabul ettiğini, bu hususta bir uyuşmazlık olmadığını, nitekim Davacı taraf, TBK 19.maddeye  dayanmasını da bu gerekçe ile izah etmekte;  müteveffa anne ...'un, davacı kızından mal kaçırmak kastı ile hareket ederek, aslında devretmek niyetinde olmadığı hisselerini bu amaçla  yani mirastan mal kaçırma kastıyla davalı oğluna devrettiğini iddia etmekte, bu nedenle görünürdeki işlem ile gizli işlemin hukuksuz olduğunu, bu ana sebep (muris muvazaası) nedeniyle TBK 19.madde koşullarının incelenmesi gerektiğini, ileri sürdüğünü,  işte tram bu noktada İstinaf Mahkemesi'nin olduğu yol açtığı hukuki karışıklık, TBK 19'a göre ayrı bir inceleme yap diye kararı bozması ve bu sebeple ticaret mahkemesinde ayrı bir dosya oluşturulmasına yol açtığını, deyim yerindeyse muris muvazaası iddialı ana dava bölünerek çoğalmıştır. Böyle bir sonucu davacı taraf da beklememekte olduğunu, çünkü bölünerek çoğalan ve Aydın ATM'de devam eden 2022/475 E. sayılı  genel muvazaa davasında davacının genel muvazaa iddiası olmadığını, o davada sayın Mahkeme TBK 19.hükümlerine göre inceleme yapacaktır ancak davacı tarafın TBK 19.maddeye dayanma sebebi muris muvazaası olduğunu, davacı taraf muris muvazaası iddiası dışında TBK 19.madde kapsamında incelenmesi gereken başkaca tek bir iddia ileri sürmediğini, gerçekten de davacı taraf, müteveffa annenin kendisine borcu olduğunu ve bu borçtan kurtulmak amacıyla hisseleri oğluna devrettiğini ya da benzeri bir alacak verecek iddiasını ileri sürmemekte olduğunu, bu durumda, Aydın ATM'de debvam eden 2022/475 E. sayılı davada Mahkeme'nin muris muvazaası araştırmasına girmeden TBK 19.madde incelemesi yapması mümkün görünmemekte olduğunu, çünkü, aldatma kastı muvazaanın zorunlu unsurlarındandır. (Atamulu, 43; Eren, 368.). Bu davada ispat edilmesi gereken şey, aldatma kastının olup olmadığını, hissesini devreden anne ile hisseyi satın alan oğul davacıyı aldatmak istemişler midir? Davacı taraf bu soruya muris muvazaası iddiası ile cevap verdiğini, muris muvazaası iddiası dışında bir dayanağı olmayan davada, Sayın Mahkemenin 2022/475 E. Sayıı genel muvazaa davasında ara karar oluşturarak istediği tüm belgeler (ticaret sicil evrakları, mali durum araştırması vb.) zaten görevsizlikle gönderilen mahkemede, muris muvazaası ana iddiasına dayalı olarak araştırılacağını, tarafların bu davada sunacağı deliller, tanık beyanları, hepsi muris muvazaasının varlığını ya da yokluğunu ispat amaçlı olacağını, bu sebeple, terk bir dava konusu ile ilgili iki ayrı mükerrer yargılamaya yol açılmaması ve birbirleriyle çelişkili olması kuvvetle muhtemel  kararların ortaya çıkmaması için, muris muvazaasına yönelik davanın da Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülmesi ve hatta muris muvazaası davası ile genel nitelikli muvazaa davacının böyle bir iddiasının olmadığını tekrar hatırlatmak isteriz davaları birleştirilmesi gerektiğini beyanla  istinaf başvurumuzun kabulü ile Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 27.05.2022 tarih ve E:2022/476, K: 2022/392 sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C.Gerekçe:

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı şirket hissesinin devrine ilişkin işlemin iptali ile pay oranında tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk:

2.1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)  341-360 maddeleri

2.2. 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

2.3.Türk Medeni Kanunu 706 madde

2.4.Türk Borçlar Kanunu 237 madde

2.5.Tapu Kanunu 26 madde

3. Değerlendirme:

01/04/1974 tarihli 1/2 sayılı içtihatı birleştirme kararı, miras bırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların miras bırakan tarafından aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik edilmesi durumunda uygulama olanağı bulur. İçtihatı birleştirme kararları kapsamları ile sınırlı gerekçeleriyle yol gösterici ve sonuçları ile bağlayıcı kararlar olduğundan tapuda yapılan temlikler dışındaki işlemler yönünden belirtilen içtihatı birleştirme kararı uygulanamaz. Ancak, böyle hallerde genel muvazaa hükümlerinin uygulanması gerekir. 6098 sayılı TBK'nın 19 maddesi ile genel muvazaa düzenlenmiştir.  Mirasçı sözleşmenin tarafı olmadığından sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanabilir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK'nın 19.maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılabileceği, yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Şirket hisselerinin devri yönünden TBK'nın 19.maddesi kapsamında değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Davacı şirket payının devrinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ve muris muvazaası nedeni ile iptal talebinde bulunduğunu beyan etmiş, TBK'nın 19.maddesindeki muvazaa kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini beyanla talepte bulunmuştur.

Muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı davalara bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine ait ise de, genel muvazaa hükümlerine göre açılan muvazaalı şirket payı devri işleminin iptali ile miras payı oranında tesciline ilişkin TBK'nın 19 maddesine dayalı olarak açılan davalara bakma görevi asliye ticaret mahkemelerine aittir.

Önceki dairemiz kararında belirtildiği gibi, ilk derece mahkemesince, muris muvazaası hukuksal nedeni ile açılan davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedildiği, davaya bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan görevsizlik kararı verildiği,  dolayısı ile ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.  

Dosya içeriğine, davanın niteliğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre; ilk derece mahkemesince verilen ara karar usul ve yasaya uygun olduğundan  davalı  vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

V. KARAR:

Açıklanan Sebeplerle;

1 - Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 27/05/2022 tarih  2022/476 Esas  2022/392 Karar  nolu ilamına karşı davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,

2 - Alınması gereken 427,60 TL karar harcından, istinaf kanun yoluna başvuru sırasında yatırılan 80,70 TL nin mahsubu ile bakiye 346,90 TL harcın istinaf yoluna başvuran davalıdan  alınarak hazineye gelir kaydına,

3 - İstinaf yoluna başvuru giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,

4 - İstinaf gider avansından kalan kısmın yatırana iadesine,

5 - Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda  HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28/02/2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

PAYLAŞTIRMA SAVUNMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN

 

T.C. Yargıtay 1.HUKUK DAİRESİ Esas:2013-1346 Karar:2013-4148 Karar Tarihi:25.03.2013
(4721 S. K. m. 706) (818 S. K. m. 213) (213 S. K. m. 26) (YİBK. 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.)

Dava: Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi D. A.'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle çekişmeli 286, 892, 2939 ve 6369 parsellerde davacıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı M. K.'nin sağlığında maliki olduğu 138 parsel sayılı taşınmazdaki 18/108 payını 06.05.1987 tarih ve 2043 sayılı işlemle satış suretiyle davalı oğlu C.'e temlik ettiği, aynı işlemle 286 parsel sayılı taşınmazdaki 19/40 payı ile 892 parselin tamamını ise yine satış yoluyla diğer oğlu davalı G.'ye temlik ettiği, çekişmeli taşınmazlardan 892 parsel ile 286 parselde muris tarafından temlik edilen 19/40 payın halen davalı G. adına kayıtlı olduğu, 138 parselin ise ifraz sebebiyle kapatılıp, 2938 ve 2939 parsellerin oluştuğu, 2939 parselde davalı C. adına 380/2160 payın kayıtlı olduğu,2938 parselin ise 1001 parselle tevhidi sonucunda 6141 parselin oluştuğu, bu tevhit işleminin iptali için Hatay 1. İdare Mahkemesinin 2007/851 esasında açılan davanın reddedilmiş ise de verilen kararın henüz kesinleşmediği, bu arada 6141 parselin 17.05.2011 tarihinde imar uygulamasına tabi tutulması ile oluşan 6369 parsel sayılı taşınmazda 211/1200 payın davalı C. adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide <muris muvazaası> olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilemeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.

Bu durumda, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler merciilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişilerden rapor alınması böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.

Somut olaya gelince; miras bırakan M. K. 29.12.1987 tarihinde ölmüş olup, mirasçıları olarak davacılar ile davalılar ve dava dışı eş, 8 çocuk ve 1 torunu daha kalmıştır. Davalılar; davalı G.'nin yurt dışında çalışarak elde ettiği parayı babası mirasbırakana göndererek çekişmeli yerlerin alınmasını sağladığını, kendisinin yurtta olmaması nedeniyle tapuların muris adına tescil edildiğini, taşınmaz üzerine inşa edilen dükkanların parasının da davalı tarafından gönderildiğini, yurda döndüğünde de esasen kendisine ait olan taşınmazların devrinin yapıldığını, çekişmeli yerlerde murisin hiç bir hakkının bulunmadığını savunmuşlar, bunun yanında murisin fazlaca mal varlığına sahip olduğunu kendileri dışındaki mirasçılarına da bir kısmına taşınmaz, bir kısmına da para vermek suretiyle hak dengesini gözettiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak, mahkemece davalıların bu savunması üzerinde durulduğu söylenemez. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemece davalılardan diğer mirasçılara yapıldığı ileri sürülen temliklerle ilgili olarak somut bilgi alınmak ve bu taşınmazların tedavüllü tapu kayıtları getirtilerek, toplanan ve toplanacak delilere göre davalıların paylaştırma savunmasının da değerlendirilip, sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere, hakkında kabul kararı verilen 6369 parsel sayılı taşınmazın oluşumuna esas 6141 parsel hakkındaki Odabaşı Belediye Encümeninin arsa ve arazi düzenlenme işlemine ilişkin kararının iptali için Hatay 1. İdare Mahkemesinin 2007/851 esasında görülen davada verilen karar henüz kesinleşmemiştir. Bahsi geçen hükmün eldeki davayı etkileyeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, Hatay 1. İdare Mahkemesinin 2007/841 E. 2008/1104 K. sayılı kararının kesinleşmesi beklenilmeden, yazılı şekilde karar verilmiş olması da doğru değildir.

Kabule göre de; çekişmeli 286 parselde mirasbırakan tarafından davalı C.'e yapılan bir temlikin bulunmadığı, davalı C.'in adı geçen taşınmazdaki 380/2160 payını murisin ölümünden sonra edindiği gözetilmeksizin, bu payın da kabul kapsamına alınmış olması isabetsiz olduğu gibi, davaya konu 2939 parselin hüküm yerinde 29399 olarak yazılmış olması da doğru değildir.

Sonuç: Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 

 

Aracı Kullanmak Suretiyle Muvazaalı Temlik Yapılması Halinde İspata İlişkin

 

T.C. Yargıtay 1.HUKUK DAİRESİ Esas:2020-3768 Karar:2021-3002 Karar Tarihi:02.06.2021

Dava: Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Karar: Dava muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, tarafların ortak murisi ...un 26.12.2016 tarihinde öldüğünü, ...un hayatta iken kendisine ait Siirt Merkez Yenimahalle'de kain 280 ada 28 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 4 adet bağımsız bölüm karşılığında 6 katlı bir bina yapılması konusunda dava dışı ... ile anlaştığını, anlaşma gereğince taşınmazın ...'in oğlu 'e satış suretiyle devredildiğini, inşaatın tamamlanmasından sonra 14 nolu bağımsız bölümün muris ... adına, diğer üç bağımsız bölüm olan 12,13 ve 15. nolu bağımsız bölümlerin ise davalılar adına tapuya tescil edildiğini, ...un kız çocuklarının miras hakkını bertaraf etmek için hileli işlem yapıldığını ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı tapuların iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalılar, dava konusu taşınmazı kardeşler olarak birlikte kazandıkları para ile 1999 yılında satın aldıklarını, küçük yaşlardan beri oto tamirciliği yaptıklarını ve bu işten kazandıkları parayla taşınmazı ...'dan satın aldıklarını, satın alma tarihinde babaları ... ile birlikte ikamet ettiklerini, babaları ...'in aile büyüğü olması nedeniyle örf ve adetleri gereğince taşınmazı babaları ... adına tescil ettiklerini, hakikatte babaları ...'in taşınmazın satın alınmasıyla ilgisi ve katkısının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; "...Somut olaya gelince, davalıların tanık deliline dayandıkları, nitekim, verdikleri 15.12.2015 tarihli tanık listesinde ...,...,...ve ...’yı tanıkları olarak bildirdikleri, ne var ki, mahkemece, hiç bir gerekçe gösterilmeden davalı taraf tanıklarından ...dinlenmeden noksan soruşturma ile sonuca gidildiği ve böylece, davalıların savunma haklarının kısıtlandığı açıktır.Hal böyle olunca, davalıların tanık listesinde bildirdikleri tanıklar ...’un dinlenmesi, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan ...’in 26.12.2012 tarihinde öldüğü, miras bırakanın maliki olduğu 280 ada 28 parsel sayılı taşınmazını 01.07.2010 tarihinde dava dışı İdris’e satış suretiyle temlik ettiği, taşınmaz üzerine bina inşa edilip kat irtifakı kurulduktan sonra dava dışı İdris’in 16.09.2011 tarihinde taşınmazdaki 12 numaralı bağımsız bölümü davalı ...’ye, 13 numaralı bağımsız bölümü ise davalı ...’e satış yoluyla devrettiği, bilahare, 30.09.2011 tarihinde de 15 numaralı bağımsız bölümü davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmıştır.

Bilindiği ve TMK'nın 6. maddesi ve HMK'nın 190. maddesinde düzenlendiği üzere herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Mevcut deliller ile yapılan temlikin muvazaalı olduğu hususu davacı tarafından usulünce kanıtlanmış değildir.

Somut olayda; dava konusu taşınmaz mirasbırakan tarafından yüklenici ile yapılan sözleşme karşılığı dava dışı İdris’e temlik edilmiş taşınmaz üzerine bina inşa edildikten sonra dava konusu bağımsız bölümler dava dışı İdris tarafından davalılara temlik edilmiş olup,mirasbırakan tarafından aracı kullanmak suretiyle muvazaalı temlik yapıldığı olgusu TMK 6 ve HMK 190.maddesi gereğince ispatlanamamıştır.

Tanık beyanlarında da, temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı yönünde bir açıklama yer almamıştır.

Hal böyle olunca ispatlanmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

 

 

T.C. Yargıtay 1.HUKUK DAİRESİ Esas:2023-1866 Karar:2024-547 Karar Tarihi:23.01.2024
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2330 E., 2023/275 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/443 E., 2022/311 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili, davalı ... mirasçısı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 23.01.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, duruşmalı temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz eden davacı ... ile vekili Avukat ... ve temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davalı ... ve davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların mirasbırakanı ... ...'ın maliki olduğu 194 ada 83, 84, 85 parsel sayılı taşınmazlarını ve 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 2660/5440 payını ikinci eşinden olma davalı oğulları ... ve ...'a aynı akitte 1/2 şer pay ile satış suretiyle devrettiğini, anılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında birçok taşınmaz ve sahip olduğu şirket paylarını da davalılara muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek davacıların miras payları oranında 194 ada 83, 84, 85 parsel sayılı taşınmazlar ve 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 2660/5440 pay yönünden şimdilik 100.000 TL sinin davalılardan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazların 1979 yılında temlik edildiğini, davalının da paylarını 1985 ve 2002 yıllarında üçüncü kişilere sattığını, açılan davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalının eğitimini tamamladıktan sonra mirasbırakan babası ile birlikte çalışmaya başladığını, davacılar ... ve ...'un babaları ...'ın mirastan ıskat edildiğini, ıskatın iptali davasının reddedildiğini, ayrıca ıskat öncesi mirasbırakan ile yaptığı protokole göre miras haklarını alarak davacı çocukları yönünden de hak talep etmeyeceğini belirttiğini, diğer davacı ...'e de mirasbırakan tarafından karşılıksız kazandırmalar yapıldığını, muvazaa ve mal kaçırma iddialarının asılsız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davacılar ... ve ...'un babaları ...'ın mirasbırakan ile protokol yaptığını, muvazaa ve mal kaçırma iddialarının asılsız ve yersiz olduğunu, mirasbırakanın nakit ihtiyacı sebebiyle taşınmazları sattığını, davalının alım gücü olduğunu ve bedelini ödemek suretiyle taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Aşamada ...'ın ölümü üzerine mirası reddetmeyen ... davaya dahil edilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mirasbırakanın dava konusu taşınmazları satmaya ihtiyacı olmadığı, mirasbırakan tarafından davalılara temlik edilen bir kısım taşınmazlara yönelik muris muvazaası iddiasıyla açılan davaların kabul edilerek derecattan geçip kesinleştiği, dava konusu taşınmazların mirasbırakanın ikinci eşinden olma davalı oğullarına mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak devredildiği, davalıların savunma olarak getirdikleri protokol ile mirastan ıskat edilen davacılar ... ve ... 'un babaları ... 'ın şirketten olan paylarına karşılık taşınmaz devri kararlaştırıldığı, davacıların tazminat taleplerinin belirlenmesi için aldırılan 16.12.2021 tarihli bilirkişi kurul raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle raporda tespit edilen taşınmaz değerlerinin davacıların miras payları oranında davalılardan 1/2 şer pay ile tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi ve davalıların tazminattan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek davanın kabulünü istemiştir.

2.Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle;taşınmazların değerinin dava tarihi itibariyle tapu kaydındaki miktar dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, taşınmazlarda tevhit, ifraz ve kamulaştırma işlemleri yapıldığını, mevcut miktarların azaldığını, iki ayrı bilirkişi kurulundan birden fazla rapor alındığını, bilirkişi raporlarının gerek birbiriyle gerekse kök ve ek raporların kendi içinde çeliştiğini, tespit edilen taşınmaz değerleri arasında % 700-800 civarı fahiş farklar oluştuğunu, hükme esas alınan son bilirkişi raporunda emsal olarak alınan ve dava konusu taşınmazları ilgilendirmeyen Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/60 Esas, 2018/127 Karar sayılı kararın Bölge Adliye Mahkemesince bilirkişi raporu denetime elverişli bulunmadığı için ortadan kaldırıldığını, yanı sıra davacıların mal kaçırma ve muvazaa iddialarının haksız ve yersiz olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.

3.Davalı ... mirasçısı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; karara dayanak alınan bilirkişi raporlarının birbirleri ile çelişkili ve hatalı olduğunu, davacıların verdiği ıslah dilekçesi ile 70.880,267 TL alacak talebinde bulunulduğunu ve davalı yönünden bu bedelin 1/2 sinden sorumlu olmasına karar verildiği halde red edilen miktar yönünden verilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ileri sürülen istinaf nedenlerine kamu düzenine ilişkin hususlara, dosyadaki belgelere, taraflarca ileri sürülen ve kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle İlk Derece Mahkemesince delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırılık görülmemesine göre istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3.Davalı ... mirasçısı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1914 doğumlu mirasbırakan ... ...’ın 07.06.2007 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak ilk eşinden olma kızı ... ile mirastan ıskat edilmiş olması nedeniyle oğlu ...'ın çocukları davacılar ... ve ...'un, ikinci eşinden olma kızı davacı ..., oğulları davalılar ... ve ...'un, aşamada ...'un ölümüyle mirasını reddetmeyen davalı ...'in kaldığı, mirasbırakan ...'nün (eski) 94 ada 83, 84, 85 parsel sayılı taşınmazlarını ve (eski) 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 2660/5440 payını 23.11.1979 tarihli 7244 yevmiye numaralı aynı akitte davalı oğulları ... ve ...’a ½ şer pay ile satış suretiyle temlik ettiği, bilahare davalıların 194 ada 83, 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını 02.04.1985 tarihinde aynı akitle dava dışı S.S. ... Yapı Kooperatifine satış suretiyle temlik ettikleri, 709 ada 1 sayılı parselin 16.03.1998 tarihli ifraz ile 709 ada 2 ve 3 sayılı parsellere gittiği, davalı ...'un bilahare 709 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını 21.05.2002 tarihinde, davalı ...'un da 27.05.2002 tarihinde dava dışı ...'ya, onun da payın tamamını 05.04.2010 tarihinde dava dışı ... Ltd. şirketine satış suretiyle temlik ettiği, 194 ada 83, 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazların imar uygulamasına tabi tutularak 944 ada 343 ve 344 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu anlaşılmaktadır.

2.Hemen belirtilmelidir ki, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine.

3. Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; İlk Derece Mahkemesince alınan son ek rapor denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle anılan rapora üstünlük tanınmak suretiyle sonuca gidilmiş ise de bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesi isabetsizdir. İlk Derece Mahkemesince; 18.04.2019 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 06.05.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda dava konusu (eski) 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazın temlik tarihindeki miktarına göre davalılara ait payların dava tarihindeki değeri toplam 21.120.000,00 TL, (eski) 194 ada 83, 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazlardaki temlik tarihindeki miktarlarına göre davalılara ait payların dava tarihindeki değeri toplam 63.408.000,00 TL olmak üzere tüm taşınmazlardaki davalılar payının toplam değeri 84.528.000,00 TL olarak tespit edilmiş, tarafların itirazı üzerine bilirkişi kurulu 06.08.2019 tarihli birinci ek raporunda tarafların itirazlarını değerlendirerek kök raporda değişiklik yapmayı gerektirir husus bulunmadığını belirtmiş, tarafların birinci ek rapora itirazı üzerine bilirkişi kurulu 17.02.2020 tarihli ikinci ek raporunda kök raporda tüm taşınmazların dava tarihine göre belirlenen değerleri dikkate alınarak davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın 19.723.200,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 12.679.200,00 TL olduğunu belirtmiş, tarafların itirazı üzerine bilirkişi kurulu 21.10.2020 tarihli üçüncü ek raporunda taşınmazların tevhit, ifraz, kamulaştırma işlemlerinden sonra oluşan parsellerdeki nihai miktarlarına göre dava tarihindeki davacıların miras payları dikkate alınıp değerlerini tespit ederek tüm taşınmazlarda davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın 13.644.320,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 8.771.400,00 TL olduğunu belirtmiş, tarafların itirazı üzerine Mahkemece 04.03.2021 tarihinde mahallinde yeniden yapılan keşif sonrası alınan 07.06.2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda dava konusu (eski) 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazın temlik tarihindeki miktarından 996 m2 si yol alanında kaldığı gerekçesiyle bu alan düşülerek yapılan hesaplamaya göre davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın; 1.246.808,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 801.520,00 TL, (eski) 194 ada 83, 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazlardaki temlik tarihindeki miktarlarına göre davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın 3.827.846,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 2.460.758,00 TL olduğunu belirtmiş, tarafların itirazları üzerine bilirkişi kurulu 16.12.2021 tarihli ek raporunda davacı tarafından dosyaya ibraz edilen Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/60 E. 2018/127 K. Sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi kurulu raporu ve bu rapordaki emsal taşınmazların heyetin dikkatinden kaçtığı, yapılan bu maddi hatanın ek raporda düzeltildiği açıklanarak 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazda imar uygulaması sonrası yol olarak kamulaştırılan 996 m2 nin de hesaplamaya dahil edildiği belirtilip yapılan değerlendirme sonucunda 709 ada 1 parsel sayılı taşınmazın temlik tarihindeki miktarına göre dava tarihindeki değeri dikkate alınarak davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın 11.088.000,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 7.128.000,00 TL, 194 ada 83, 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazların temlik tarihindeki miktarına göre dava tarihindeki değeri dikkate alınarak davacı ...'in 28/120 payına karşılık toplam tazminatın 32.056.267,00 TL, davacılar ... ve ...'un 9/120 şer paylarına karşılık toplam tazminatın 20.608.000,00 TL olduğunu belirtmiş, İlk Derece Mahkemesince iş bu rapor denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunarak davacı ... yönünden 43.144.267,00 TL'nin davacılar ... ve ... yönünden toplam 27.736.000,00 TL nin davalılar ... ve davalı ... mirasçısı ...'dan 1/2 şer pay oranında tahisiline karar verilmiş ise de, dosya ile ilgisi bulunmayan başka bir mahkeme dosyasındaki bilirkişi raporu dayanak alınarak hazırlanan, denetime, hüküm kurmaya elverişli olmayan ve raporlar arasındaki çelişkiyi gidermeyen 16.12.2021 tarihli ek bilirkişi raporu dayanak alınarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

4.Hal böyle olunca, yeni bir bilirkişi kurulundan denetime, hüküm kurmaya elverişli, bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri giderecek şekilde rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekili ve davalı ... mirasçısı ... vekilinin temyiz itirazları değinilen yönden yerinde görüldüğünden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,

21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili ve davalı ... mirasçısı ... vekili için 17.100,00'er TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

Murisin Gelinine Sattığı Taşınmazda Mal Kaçırma Kastı Bulunmadığının İspatlandığına İlişkin

 

T.C. Yargıtay 1.HUKUK DAİRESİ Esas:2015-6415 Karar:2018-134 Karar Tarihi:11.01.2018

(4721 S. K. m. 706) (6098 S. K. m. 19, 237) (818 S. K. m. 18, 213) (2644 S. K. m. 26) (YİBK. 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.)

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Karar: Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakanları ...'in maliki olduğu 8971 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 nolu bağımsız bölümü 23/01/1997 tarihinde mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, dava dışı mirasçılardan İ.. Ş…’in borçları nedeniyle mirasbırakanın taşınmazı satmaya karar verdiğini ancak dava konusu taşınmazın bulunduğu binanın aile apartmanı olması nedeniyle eşi olan dava dışı ...'ten kardeşi İlyas'ın tüm borçlarının ödenmesinin istendiğini, eşinin yaklaşık 1.010.000.000,00.-ETL gibi bir miktarı taksitler halinde babası N…'e vererek İ..'ın borçlarının ödendiğini, dava konusu taşınmazın da bu sebeple adına tescil edildiğini, taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren kendi tasarrufu altında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 05.06.2013 tarihinde öldüğü geride dava dışı çocukları...ve ... ile oğlu davacı ... ve kendisinden önce 2002 yılında ölen oğlu ...’n çocukları davacılar ... ve ...’in mirasçı olarak kaldıkları, davalının dava dışı mirasçı İbrahim’in eşi olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu çekişme konusu 8971 parselde kayıtlı 3 nolu bağımsız bölümü 23.01.1997 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; davacı tanıklarının mirasbırakının mal satmaya ihtiyacının bulunmadığını, mirasbırakan, davalı ve davalının eşinin ekonomik durumunun iyi olduğunu, gelini olan davalıya taşınmaz satışından mirasbırakanın ölümü ile haberdar olduklarını, davalı tanıklarının ise; dava dışı mirasçı İ…’ın tefeciye yüklü miktarda borcunun bulunduğunu ve borçlarını ödeyemeyince kaçtığını, mirasbırakanın İlyas’ın borçlarını ödemek için dava konusu taşınmazı satmaya karar verdiğini, dairenin bulunduğu 3 katlı apartmanda kendisi ve çocukları oturduğundan dairenin yabancı bir kişiye satılmasını önlemek amacıyla dava konusu taşınmazı İ…’ın borçlarının ödenmesi karşılığında davalı ...’a sattığını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.

Belirlenen tüm bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın gelinine yapmış olduğu temlikteki gerçek iradesinin satış olduğu, bedeli karşılığında devredildiği, mirasçıdan mal kaçırma kastı taşımadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 

 

 

 

UYARI VE HATIRLATMA - SORUMSUZLUK BEYANI

Web sitemizde yer alan bu ve benzeri bilgiler öneri, tavsiye veya hukuki mütalaa değildir. Yazarımız veya büromuz bu sitede yer alan çözümlere, bilgilere, metinlere veya yayınlara dayanılmasından, kullanılmasından hareketle zarara uğranmasından dolayı sorumluluk kabul etmez. Hukuki bilgilendirme yazılarımızın izinsiz kullanılması, kopyalanması ve çoğaltılması halinde tüm yasal haklarımız saklıdır.

 

 

 

 

Mirastan Mal Kaçırma, mirastan mal kaçırma cezası, Muris Muvazaası Nedir? Mirastan mal kaçırma nasıl ispatlanır, Mirastan mal kaçırma davası